Kader, ilim nevindendir.
“Kader, ilim nevindendir. İlim, mâlûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa, mâlûm, ilme tâbi değil. Yani, ilim desâtiri, mâlûmu, haricî vücud noktasında idare etmek için esas değil. Çünkü, mâlûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, irâdeye bakar ve kudrete istinat eder.”
Kader ve İlim: İnsanın İradesi ile İlahi Takdirin Dengesi
Kader, İslam düşüncesinde çokça tartışılan ve üzerinde tefekkür edilen bir kavramdır. Kaderin anlaşılmasında temel husus, kaderin bir “ilim” meselesi olduğu, yani Allah’ın geçmişi, hali ve geleceği kuşatan ilminin bir tezahürü olduğudur. Bu bağlamda, yukarıdaki ifadede kaderin “ilim nevinden” olduğu, yani Allah’ın ilmindeki mâlûma (bilinene) göre şekillendiği belirtilmiştir. Ancak bu durum, insan iradesini ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Peki bu denge nasıl kurulur?
Kader: İlahi İlmin Bir Yansıması
Kader, Allah’ın her şeyi bilmesiyle ilgilidir. Ancak bu bilme, varlıkların ve olayların nasıl gerçekleşeceğine dair bir malumatın önceden mevcut olması demektir. Yani Allah, her şeyin nasıl gerçekleşeceğini ezelden bilir. Bu bilgi, Allah’ın ilim sıfatının bir tecellisidir. Ancak burada önemli bir ayrım vardır: İlim, mâlûma tâbidir. Bu şu anlama gelir: Allah’ın ilmi, bir şeyin nasıl olacağını bilip ona uygun bir şekilde taalluk eder; ilim, o şeyin varlığını zorlayıcı veya yönlendirici bir unsur değildir.
Örnek:
Bir öğretmenin, başarılı bir öğrencisinin bir sınavda yüksek not alacağını önceden bilmesi, öğrencinin çalışıp o başarıyı elde etmesini engellemez. Öğretmenin bilgisi, öğrencinin gayretine dayanır; bu bilgi, öğrencinin başarıya ulaşmasını zorlayan bir sebep değildir. Benzer şekilde, Allah’ın ilmi de bir olayın ya da varlığın gerçekleşme şekline uygun bir şekilde tecelli eder; o olayın gerçekleşme sürecine zorlama yapmaz.
İrade ve Kudretin Rolü
Bir olayın kaderde yazılmış olması, o olayın gerçekleşme biçiminin Allah’ın ilminde önceden bilindiği anlamına gelir. Ancak o olayın harici bir varlık kazanması, insanın iradesi ve Allah’ın kudretiyle ilişkilidir. Çünkü ilim, olayların sadece bilgisine sahiptir; onları gerçekleştiren ve harici bir varlık veren ise Allah’ın kudretidir.
Örnek:
Bir insanın bir seçim yapması, onun kendi iradesine bağlıdır. Allah, o kişinin hangi tercihi yapacağını önceden bilir. Ancak bu bilgi, o kişinin seçim yapma özgürlüğünü ortadan kaldırmaz. O kişi, özgür iradesiyle bir seçim yapar ve Allah’ın kudreti, o seçimi gerçekleştirir. Burada, insan iradesi ile Allah’ın kudreti bir denge içinde çalışır.
İlim ve Mâlûmun İlişkisi
Bir başka önemli husus, kaderin, ilmin bir türü olduğu ve bu ilmin gerçekleşen olayları “önceden” bilmesidir. Ancak bu bilgi, olayların meydana gelişini zorlayan bir etki değildir. Örneğin:
1. Bir ressamın tablosu: Bir ressam, zihninde bir tablo tasarlar ve bu tasarım doğrultusunda tabloyu yapar. Ressamın zihnindeki bilgi, tablonun harici bir varlık kazanmasını sağlamaz. Bu süreç, ressamın iradesi ve eliyle gerçekleşir. Benzer şekilde, Allah’ın ilmi, olayların tasviridir; bu olaylar Allah’ın iradesi ve kudretiyle vücuda gelir.
2. Bir mühendis ve projeler: Bir mühendis, bir binayı tasarlarken, binanın tüm detaylarını bilir. Ancak bu bilgi, binanın varlık kazanması için yeterli değildir; bina, mühendis ve ekibinin fiili çalışmasıyla inşa edilir. Allah’ın ilmi de böyledir; olayların bilgisine sahip olsa da, onların gerçekleşmesi Allah’ın kudretine ve iradesine dayanır.
İnsan İradesi ve İlahi Kader
Bu noktada insanın sorumluluğu önem kazanır. İnsan, hür iradesiyle yaptığı fiillerden sorumludur. Allah’ın, insanın yapacağı işleri önceden bilmesi, insanı sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü Allah, insanın iradesiyle yapacağı fiilleri bilir ve ona göre hükmeder.
Örnek:
Bir insan, hırsızlık yapmaya karar verdiğinde bu karar, onun özgür iradesiyle alınmıştır. Allah, o kişinin bu kararı alacağını bilir ve bu bilgi, o kişinin iradesine müdahale etmez. Hırsızlık fiili gerçekleştiğinde ise bu fiil, Allah’ın kudretiyle vücut bulur. Ancak bu durum, insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz; çünkü o fiil, insanın kendi tercihidir.
Sonuç: Kaderin Hikmeti ve İnsan Sorumluluğu
Kader, Allah’ın sınırsız ilminin bir tezahürüdür. Allah, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilir. Ancak bu bilgi, insanın iradesini ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İlim, nasıl olacağını bildiği için olaylara taalluk eder; olaylar, ilme tâbi değildir. İnsanın hür iradesiyle yaptığı tercihler, onun sorumluluğundadır.
Kader ve insan iradesi arasındaki bu denge, insanı sürekli olarak tefekkür ve sorumluluk bilincine davet eder. Kader, Allah’ın sınırsız ilmini ve kudretini anlamaya bir kapı aralarken, insan iradesi de bizim bu dünyadaki imtihanımızın temelini oluşturur. Dolayısıyla, kaderi doğru anlamak, hem Allah’a olan teslimiyetimizi güçlendirir hem de kulluk vazifelerimizi yerine getirme hususunda bize daha büyük bir şevk ve sorumluluk kazandırır.